Bir filozof, “Hayat doğduğumuzda hepimize bir
mermer bloğu verir.
Bazılarımız ondan güzel bir heykel yaparız, bazılarımız ise hoyratça peşimizden
sürükleyip paramparça ederiz” demişti.
Kaybedenler de kazananlar gibi benzer ve farklı özelliklere sahiptir.
Bazıları Leonard Cohen’in deyişiyle ‘görkemli kaybeden’dir.
Bazıları ‘yokluğu anlaşılmaz’dır.
Bazıları kaybederken başkalarına da zarar verir.
Bazıları ise ‘sadece kendine zararlı’ kaybedendir.
Kazananlar gibi kaybedenler de, ‘felsefeli kaybedenler’ ve ‘felsefesiz
kaybedenler’ diye ikiye ayrılabilir.
Kazanmak gibi, kaybetmek de bağımlılık yapabilir.
Kaybetmişliğiyle barışmanın ötesine geçip, kaybetmeyi kimlikleştirmek de
mümkündür.
Bu bağlamda ‘param yok’ demekle, ‘ben fakirim’ demek arasında dağlar kadar fark
vardır.
Kaybetmeyi kimlik haline getirmek, -ki bunun Türk usulü versiyonu
arabeskleşmedir- kaybetmeyi kalıcı ve ‘sürdürülebilir’ hale getirir.
Hiç kimse durduk yerde kaybeden olamaz.
Kaybeden olmak için de bazı şekillerde düşünmek, bazı şekillerde davranmak,
bazı şeylere inanmak gerekir.
Kaybeden olmanın da yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi vardır.
Kaybetmek için doğanlar pek fark etmeseler de, kaybetmek için de çaba harcamak
gerekir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder